02 Eylül 2016

Yaşam Oyunları


17.08.

Sözcüklerin değeri davranışlarla bütünleşmeden anlam ifade etmez.Sinema bu yüzden sözcüklerin değil, tıpkı yaşamdaki gibi daha çok  o sözcüklerle zıtlaşan eylemlerin sanatıdır. Gerçekliği buradan gelir.Yaşam o noktalarda okunur.


20.08

Haftada bir gün katıldığım kemoterapi seanslarında o gün nedense kimse konuşmuyordu. Sağımda ve solumda oturan 7-8 hastaya baktım;sanki hepimiz yan yana dizilmiş  bir mezarın içindeydik. Hiç birini tanımazsın;ama yan yana dizilmişsin.2 hemşire de  o gün neşeli değillerdi veya bana öyle geldi; bankın arkasında oturmuş biri bilgisayarla,diğeri cep telefonuyla ilgileniyordu. Bazı refakatçılar arada odanın kapısından başını uzatıp  uyuyan yakınlarına  bakıp çıktı..Tuhaf bir sessizlik..
Sadece ilacı biten hastaların toparlanıp giderken geride kalanlara: "geçmiş olsun" dediği klişe anlar mıdır, orada bize yaşadığımızı hissettiren..

Ankara Kız Lisesi'nde matematik öğretmeni Kemal Şengel'in tahtada  formüller yazarken: "zil çaldı hocam" diye ikaz ederek gürültüyle toplanan sınıfa, sırtını bile dönmeden kapıdan çıkarken söylediği:"daha hayatınızda çok ziller çalacak" sözünü, o 40 kişilik sınıfta bu gün hala hatırlayan var mıdır acaba, benim gibi..

Arkadaşlıklar müsait zamanlar için çok önceden alınan randevularla sürdürülmeye çalışılıyor.. Teklifsiz gidilen zamanlarda kapı açıldığı anda  gözlerdeki o  ışık geçmişte kaldı. Değişen değerler, dönüşen insanlık!

22.08

Yıllarca arayamadığın arkadaşların vardı ve sen sürekli bu durumu kendi kusurun olarak algıladın. Bu içsel minik azaptan  kurtulmak mı istiyorsun; görüş onlarla. Yanlarından ayrılırken anlayacaksın, kendi içlerine dönük yaşamlarında zaten sen yoktun. Olması gereken de bu değil mi zaten, sen de öyle değil misin, ne bekliyordun ki? (Germencik dönüşü.)

Kalabalık ortamda herkes  tartışılan konuyu, ama mutlaka kendi statüsüne bağlayarak açıklamaya çalışır.Bir an sessizlik yakalarsan kendi fikirlerini söylersin, "bakın bu konuda ben çok düşündüm, aslında doğru-yanlış diye bir şey yok, iyi-kötü durumlarla değişen insan doğası var; bu yüzden yüzeydeki insan doğasından  değil, derinde yatan durumların doğasından yola çıkarak tartışalım"dersin. Sonra senin konuşman biter, herkes genelde  kaldığı yerden aynı düşünceleriyle devam eder..İşte bu aradaki an Sinema'dır..

Ve bunun bilincinde olan yönetmen sonuçta sadece kendisi için film çeker!
Çekmezse mutsuz olur;çekerse mutlu olmaz.



26.08

Tanıştığın ilk anlarda aşırı samimiyet gösteren, elini omzuna atan, sarılan, telefonunu veren, arayan, evine iş yerine uğrayan  birisinin  bir süre sonra birden bire neden ilgisini tamamen çektiğini mi düşünüyorsun? O aşırı ilginin sahteliği başka nasıl finale varacaktı ki..

3 kuruşa muhtaç birine yardım et, durumunu değiştir; yaşamı boyunca hatırladıkça en çok senden nefret edecektir!


28.08

Yarım kalan aşkların "keşke"leri, yıllar sonra sanal alemde gördüğün onun aile fotoğrafları ve daha önemlisi paylaştığı fikirleriyle "iyi ki" ye dönüşüyor. Büyük ihtimal o da bizim için aynı şeyleri düşünüyordur: "iyi ki... !"

Mesaj arttıkça anlam azaldı; bu da modern yaşamın bir oyunu olsa gerek.

Oysa "hatırada kalan şey değişmez zamanla" (A.M.Dranas)


Paranın adını hiç anmadan geçirdiğin  bir günün, sisteme karşı başarılmış küçük bir darbedir..Ama asilliğin için ilk basamak, zengin yaşamın içinse büyük devrim!


Yazı yazarken klavyenin üstüne yatarak faaliyeti sonlandıran Pakize:"boş ver bu lafları, yararsız şeyler" der gibi..Her eve bir kedi lazım!


Herkes hayatının nasıl nihayete ereceğini merak eder.Sana bir teşhis konduysa artık rahatla, ilk büyü bozuldu yaşamında. Kaza,farklı bir hastalıkla aniden terki diyar etme durumları olsa da, diğerleri gibi bunu pek olasılık hesabına almazsın..Şimdi  yaşamıma daha farklı odaklanma zamanı.

"Bir büyük boşlukta bozuldu büyü....Alıştığımız bir şeydi yaşamak " (C.S.Tarancı)  durumu  zaten hep var.



"İçimizdeki Şeytan" romanına başlıyorum..Sabahattin Ali ile oturup konuşacağım için heyecanlıyım.