Kim bilebilir ki herkesin en az bir
yaratıcı yetenekle dünyaya gelmediğini; ve Kim bilir nice dehaların doğduğu
toprakların ona yüklediği kader dolayısıyla keşfedilmeden bu dünyadan göçüp
gittiğini.
Ya söz konusu kişi, az gelişmiş zihniyetlerin egemenliğinde, çerçevesi kalın çizgilerle
çizili bir zaman diliminde biyolojik
yazgısını yaşamakla da mahkumsa; yani
kadınsa !
O takdirde ondan beklenen aslında bilinen
tarih boyunca okuduğumuz cinsiyetinin baskı
altına alınışın ve gizlenişin hikayesinde
olduğu gibi, sadece başarısız olması, edilgen olmasıdır.Onun yaratıcı yeteneği
sadece erkekler de olduğu gibi kişisel dünyasında bir takım tesadüflerin
dizimsel sıralamasının sonucuna değil, içinde olduğu cemaat düzeninin kalın sınırlarından dışarıya
kendini bırakabilmesi ile ancak mümkün olabilecektir.
Maudie Lewis Kanadalı bir ressam.
Yaşantısına eşlik eden 2 büyük hastalığın taşıyıcısı. Teyzesinin evine kısa
süreli yaptığı ziyaretinin abisinin önceden tasarladığı bir planın parçası
olduğunu öğrenmesi uzun sürmeyecektir. Aileden kalan tek evini satan ve onu ömrü boyunca tek akrabaları
teyzesinin evine bırakan abisinin savunma mekanizması hazırdır: Maudie ev işlerini yapamayacak kadar hasta ve
tembeldir .
Oysa onun kendisine biçilen toplumsal
rolleri oynamaya hiç niyeti yoktur; dışarı çıkar, bakkalda asılı temizlikçi
aranıyor iş ilanına başvurur.Ve yine karşısına
düzenin tüm değerlerini sorgulamaksızın
kabul etmiş temsilci çıkar:erkek! Küçük ev dış dünyanın metanomik olarak
sınırlı yeniden yaratımıdır.Erkek ona
evin içinde kendisinden, köpeklerden ve tavuklardan sonra geldiğini ve ne zaman
iradesini açığa vursa anında sözlü-fiziksel
şiddete maruz kalacağını hatırlatır ve gösterir.
Ev işleri Maudi’ye yakışmaz;
elinden geleni yapar yine de ama aslında yaptığı şey estetik bilinçle yoğrulmuş
biçimi dışarıya vurmak ve evin duvarlarına boyalı fırça darbeleri vurmaktan ibarettir.Evin reisi yemeği hazır olduğu sürece ve belirli kısımlar dışına
taşmamak koşulu ile dilediği resmi yapmasına izin verir.Duvarlar yerini bir
süre sonra tahta levhalara bırakır. Doğanın tüm görünümleri bir masumiyetin elinden yeniden yaratılır.
Maudie’nin küçük dünyası küçük
pencere çerçeveleriyle betimlenir Çerçevelere
yaşamın her alanında herkes sahiptir; insanlar dünyaya kendi çerçevelerinden
bakar, çoğunluk kamusal dış alanlarda tek
düzeliğin bıkkınlığında nefes alıp
verirken, Maudie’nin çerçeveleri hayal dünyasının sınırsızlığında saflığa, doğaya, çocuksuluktan kaynaklı sonsuzluğa
açılır. Fırça darbeleri ilk zemine temas ettiğinde sanki bir çocuğun elinden çıkmışçasınadır
ve kısa bir süre içinde asla bir çocuğun göremeyeceği bir yetkinliğe taşınır.
Tesadüfen evin kapısını çalan ve
çizdiği resimleri gören New York’dan kasabaya gelen bir kadının teklifi üzerine ilk defa para karşılığı resimler yapmaya başlar.Kısa zamanda onun reklamını yapması ile ülkesinde ve yurt dışında resimleri ilgi
görür.ABD başkanının bir resmini alması
ile ünü daha çok yayılır;, televizyonlara çıkar, gazetelere haber olur. Başından
beri sevdiği ev arkadaşı ile evlenir, mutlu olur; ama eşinin aynı evde oturmaları dolayısıyla kasabanın dedikodularına
set çekmek için kendisi ile evlendiğinin de bilincindedir. Zamanla para kazanan
Maudie olunca özel alan içinde roller
değişir; erkek temizlik yapar, yemek yapar; Maudie ise sadece resim.
Maudie tüm sanatçıların gizli
itirafında olduğu gibi sadece kendisi için resimler yapar. Ve bu yüzden bir
resminin satışına iyi bir para teklif edildiği halde çocuk gibi ağlayarak engel
olur; o daha henüz tamamlanmamıştır ve o yüzden onun resmidir.
Amansızca şiddetlenen hastalığın ızdarabı ile
günbegün elden ve ayaktan düşen Maudie son nefesine kadar resim yapmaya devam
edecektir.Ve belki de filmin asıl önermesini yıllar önce: “bu evden çıkarsan asla dönemezsin”
diyen teyzesi Maudie’nin yüzüne söyler: ailemizde
mutlu sona eren tek kişi sen oldun.” Teyzesi çok haklıydı; çünkü bütün karşı
çıkmalara rağmen o kendi yaşamını yaşamıştı.
New York’lu kadının resim yapmayı
öğretme teklifine çok şaşırır ve “ bunu kimse
öğretemez, boyamak istersen boyarsın, ben anılarımı boyuyorum,yanıtını
verir. “Yaban arısı, bir kuşun sızlaması..Her
zaman farklıdır.Pencereye bayılıyorum.Yaşamın
tümü zaten çerçevelendi.Tam orada”
2016 yılı yapımı Aisling
Wals’in yönetmenliğini yaptığı filmde Maudie Levis karakterini canlandıran ve son filmi “Suyun
Şekli” ile bu yılın aynı zamanda Oscar adayı olan Sally Hawkins olağanüstü,
evet kelimenin tam anlamıyla olağanüstü, bir oyunculuk sergiliyor. İyi bir oyuncu her şeyden önce canlandırdığı
karakterin sosyolojisinin psikolojik sonuçlarını perdeye aktarıyorsa, Sally Hawkins’den özellikle
oyuncu olmak isteyenlerin ve hatta oyuncuların defalarca izleyip öğreneceği çok şey
olacaktır. Yine ana karakter Ethan Hawke
olay örgüsü boyunca basamak basamak geçirdiği karakter değişiminde çok başarılı bir kompozisyon çiziyor.
“Maudie” filmi gerçek bir yaşam
öyküsünü anlatıyor. Onun daha ziyade kartpostallar olarak karşımıza çıkan
resimlerini görünce “evet bu resimleri ben hatırlıyorum” diyeceğiz.
Her şeye rağmen düşündüğü gibi bir hayatı
yaşamayı başaran sanatçının finale doğru kendisinden yıllarca gizlenen bir gerçeği
öğrenip, onunla karşılaşmak yerine
arkasını dönüp gitmesi ve başkalarının yarattığı mutlu bir düzeni artık bozmak istememesi, sanatçı
duyarlılığının ve erdemlerinin başka bir
yansıması olarak hafızalarımıza kazınıyor.
Filmin son repliği belki de hayatlarımızı
özetleyip temize çekiyor: “Yaşamın tümü çerçeveli; orada.”
Ve biliyoruz ki , görmek tüm zorluklara rağmen yetkinleştirebilir.
Gör ! Bak! Orada!
FİLMİN KÜNYESİ
ADİ :Maudie
YÖNETMEN : Aisling Wals
YAPIM : 2016 Kanada-İrlanda
OYUNCULAR . Sally Hawkins, Ethan Hawke ,Gabriel Rose, Kari Matchette
SENARYO :Sherry White
MÜZİK : Michael Timmins- Cowboy Junkies
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder