19 Ağustos 2012

"Açılın açılın tekrar/ Çocuk dizlerimdeki yaralar"



Evlerde herkesin biraz eksiği biraz  fazlasıyla sahip olduğu benzer eşyalar arasında ve çamurlu, karlı, toprak; ama mutlaka asfaltsız ara sokaklarda geçen, parçalanmaya az kala değişen ayakkabıların, biz artık terk etmesek, bizi neredeyse terk edecek olan kıyafetlerin, tamamı olamasa da, yenisi ile değiştirildiği "bayram günleri"miz vardı..

Yani duygu sömürüsüne gerek yok, genelde  herkes kadar yoksul olunan, ama  zenginliğin başka yerlerde arandığı bayramlardı..

Ve o bayramlara eşlik eden şarkılarımız..

Estetik bilincimizin ilk nüveleriydi onlar..Sözleri ile müziği aşkın dünyanın sembolleriydi, asla içkinleştiremeyeceğimiz, tarifi imkansız..Söyleyenlerse spirütüel halelerini kendileri takmazdı asla, biz  onları taçlandırıp, ulaşamayacağınız kadar yükseğe, olmaları gereken yerlere yerleştirirdik..
Ve onlar oradan bakarken de bizleri çok sevmişlerdi, bunu hissediyorduk.



Yıllar geçti, bu  bayram sabahında da  o şarkılar hala var..

Derinlik, armoni, kontpuan, evrensel değerler, yüksek estetik, zamansızlık, uzamsızlık, duygular kadar düşünceye hitap...

Dünyanın neresinden gelirse gelsin,  unutmadığımız o  arkadaşları, bu bayramda da evimizde ağırlıyoruz..

Hepsi bir tuş mesafesinde..


























































 































































 

















Eski bayramlar, yeni bayramlar aslında hep aynıydı,değişen sadece karşılaşma zamanıydı..Değişen yaşlarımızdı.

Şarkılar bunu bir daha hatırlattı..







  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder